Maradona Ve Barcelona: Her Hikaye Mutlu Bitmez

Bazen bir şeyin gerçekleşmesini çok isteriz. O kadar çok isteriz ki önümüze çıkan tüm engellere rağmen ısrarımızı sürdürürüz. Dileğimiz gerçekleştiğindeyse sonu her zaman mutlulukla bitmeyebilir. Maradona ve Barcelona birlikteliği mutlu sona sahip olmayanlardandı.

İlk Temas

1978 yılının bize göre yaz, bölgeye göreyse kış mevsimi oldukça sıcak geçti. O yıl futbolseverlerin gözü Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Arjantin’deydi. Ülke, o yaz sadece kupa maçlarıyla gündem olmadı. Futbol sahalarının dışında büyük bir toplumsal hareketlilik vardı. Tepkilerin odağı Arjantin’i yöneten dikta askeri rejimiydi.

Aynı yıl Barcelona kulübü başkan yardımcısı olan Nicolau Casaus, ilk ziyaretini Arjantin’e gerçekleştirdi. Dünya Kupası’nı yerinde seyretmek isteyen Casaus, bu vesileyle pek çok yeteneği çıplak gözle izleme şansına sahip oldu. Başkan yardımcısının bir diğer hedefi ise kulüp gözlemcilerinin Arjantin’den raporladıkları oyuncularla temas kurmaktı.

Diego Armando Maradona, genç yaşından ötürü milli takımda yer almayan ancak Barcelona tarafından gözlemlenen bir oyuncuydu. Casaus, Maradona ile de tanışmak istedi. Oyuncu hakkında gelen raporlar oldukça olumluydu. Maradona ile Casaus tanışmış, aralarında güzel bir enerji oluşmuştu. Oyunucunun kulübü Argentinos Juniors ile de transfer detayları için görüşüldü ancak Arjantin ekibinin beklentileri hayli yüksekti.  Bu transfer, o yaz Barcelona’nın 17 yaşındaki bir oyuncuya bu denli büyük bir yatırım yapmak istememesi sebebiyle gerçekleşmedi.

Yeniden

Barcelona oyuncuyu takibi sürdürdüğü 1979 yazında Arjantin’e yeniden bir heyet yolladı. Bu sefer amaç kesin olarak anlaşmaya varmaktı. Ülkede halen durulmayan sular Barcelona yöneticilerinin bile özel olarak korunmasını gerektiriyordu. Söylenenlere göre Barcelona heyeti, Argentinos Juniors ile anlaşmaya varmak için görüşmelere giderken bir tank içinde seyahat ediyordu. Nihayet anlaşma sağlanmıştı ve Maradona, 1980/81 sezonun başında transferi tamamlamak için İspanya’ya gelecekti. 

Lakin, Maradona’ya giden yol bu kadar kolay değildi. Rejim her konuya müdahil olabiliyordu. Maradona’nın 1982 Dünya Kupası’ndan önce ülkeden ayrılmasını istemiyorlardı. Bunu sağlamak için ülke çapında büyük bir kampanya başlattılar. Stadyumlarda Maradona’nın gitmemesi için marşlar çalınıyor, pankartlar açılıyordu. Kulüp ve oyuncu üzerine yapılan baskılar sonuç verdi ve Maradona’nın Barcelona’ya transferi ertelendi.

Kavuşma

Zorluklara rağmen Barcelona’nın bu hikâyeyi burada bitirmeye niyeti yoktu. Cruyff’un ayrılığının ardından takımın başarılı günleri geride kalmıştı. Maradona, genç yaşına rağmen kulübe yeni bir heyecan ve başarıları getirecek isim olarak görülüyordu. Bu yüzden ısrarlarını sürdürdüler. İçinde Boca Juniors’ın da yer aldığı bir çözüm bulundu. 4 Haziran 1982 gününde Armando, nihayet “blaugrana” oldu. Barcelona onun için 7,6 milyon dolar ödemişti ve bu meblağ o günün bonservis rekoruydu.

Barcelona günleri Maradona için güzel başlamıştı. Sezona ligde ve diğer kupalarda şampiyonluk iddiasıyla giren Barcelona’da, Maradona’nın katkılarıyla bu başarılara ulaşabileceğine inanç yüksekti. Ne var ki Maradona o yılın aralık ayında hepatite yakalandı. Ömür boyu onun yakasını bırakmayacak bu illet hastalıkla ilk kez o zaman tanıştı. Bu sebeple üç ay takımdan ayrı kaldı.

Bu hastalığın sebeplerinden biri alkol tüketiminin fazla olmasıdır. O günlerde Maradona’nın hastalığa nasıl yakalandığı bilinmiyordu. Barcelona’daki yaşam tarzıyla magazinlerin gündeminden düşmeyen “El Pelusa” (saçları oldukça gür olduğu için İspanya’da ona takılan lakap) başta menajeri Cyterszpiler olmak üzere Arjantin’den gelen arkadaşlarıyla adeta bir klan oluşturmuştu. Klanıyla geçirdiği zamanlarda yaptıkları sebebiyle Maradona, kendine iyi bakmamakla suçlanıyordu. Yönetim de bundan ötürü Arjantinli oyuncuya karşı tavır almaya başlamıştı.

Maradona’nın yokluğunda ligde zirve yarışından kopan ve Avrupa’dan elenen Barcelona’da, fatura takımın teknik direktörüne kesildi. Udo Lattek’le yıldızı ilk günden beri barışmayan Maradona için bu güzel bir haberdi. Lattek, bir keresinde deplasmana gideceklerken takım otobüsüne geç kalan Maradona’yı beklemeyi reddetmiş ve otobüsü hareket ettirmişti. Yıllar sonra yaptığı açıklamada bunu kendi otoritesini sağlamak için yaptığını şu sözlerle açıklıyordu: “Bir keresinde takımın ayrılması gerektiğinde zamanında gelmemişti. İki seçeneğim vardı: onu bekleyip otoritemi kaybetmek ya da onsuz gitmek

Kavuşma Part II

Lattek ile yol ayrımının ardından 1983 Mart ayında takımın başına César Luis Menotti getirildi. Bu karara en çok sevinenlerden biri şüphesiz Maradona’ydı. Milli takımdan da hocası olan Menotti’yle arası iyiydi. Maradona sahalara döndükten sonra kalan gerçekçi hedefler Kral Kupası ve Lig Kupası’ydı. Kral Kupası finalinde ezeli rakip Real Madrid’le karşılaştılar. Maradona’nın da bir asist yaptığı karşılaşmada 2-1 galip gelenler Katalanlardı. Bu kupa Maradona’nın kariyerindeki ilk kupası oldu.

Bu kupa zaferinin üzerinden yirmi beş gün geçmesinin ardından yine Real Madrid’e karşı oynanan Lig Kupası finalinde yeniden mutlu sona ulaşıldı. İki ayaklı finalin ilk maçında Santiago Bernabeu’da rakip taraftarlar önünde güzel bir gole imza atan Maradona, tribünler tarafından alkışlandı. Ronaldinho’nun ikonik hale gelen alkışlanmasından yirmi iki yıl önce bunu başaran ilk Barcelonalı oyuncu da yine Maradona’ydı.

Kasap

1983/84 sezonu öncesinde Barcelona’da hedef yine şampiyonluktu. Maradona lige formda başlamıştı. Ligin 4. haftasında Barcelona’nın iç sahada konuğu Athletic Bilbao’ydu. Maçın ilk yarısı Barcelona’nın 2-0 üstünlüğüyle sona erdi. Maradona da ilk golün asistini yapmıştı ve iyi bir maç çıkarıyordu. İkinci yarı başladıktan sonra Maradona’nın kariyerini tamamen değiştirecek o hadise yaşandı. 59. dakikada Maradona, Andoni Goikoetxea’nın sert müdahalesiyle yere yığıldı. Daha önce de sabıkası kabarık olan Goikoetxea, “Bilbao Kasabı” olarak da bilinirdi. Bu müdahalenin ardından bileği kırılan Diego Armando Maradona, yaklaşık üç ay sahalardan uzak kaldı.

Ocak ayında sahalara yeniden dönen Maradona, gayet formdaydı. O ay çıktığı dört lig maçında -ikisi Athletic’e karşı- altı gol kaydetti. Bu formunu kalan maçlarda da sürdüren Maradona’nın performansı yine de yeterli olmadı. Athletic Bilbao, Barcelona’nın bir puan önünde şampiyonluğa ulaştı.

Sezon sonunda yeniden Kral Kupası finalinde iki takım tekrardan karşı karşıya geldi. Bu maç, Maradona için bir intikam maçıydı. Maç öncesinde rakip takım antrenörünün Arjantinliler hakkında yaptığı gereksiz bir çıkışla ipler iyice gerildi. Maç boyu Bilbao oyuncularının sert oyunu gerilimi iyice arttırdı. Maçın başında öne geçen Athletic, skoru korumasını bildi ve maçı 1-0 kazandı. 

Son düdüğün çalmasıyla birlikte Barcelona oyuncuları karşı taarruza geçti. Miguel Sola’nın karın boşluğuna sert bir tekme atan Maradona bu kavgada başı çeken isimlerdendi. Yıllarca Franco nefreti sebebiyle kendilerine Real Madrid’i düşman olarak gören İspanya’nın iki azınlık halklarının takımı aralarında büyük bir kavgaya tutuşmuştu. Maradona’nın yaptığı hareketler sebebiyle uzunca bir ceza almasına kesin gözüyle bakılıyordu.

Ayrılık

Sakatlıklar sebebiyle uzun süreler sahalardan uzak kalan Maradona, bir de ceza sebebiyle uzaklaşmak istemiyordu. Bundan kurtulmanın yolu da İspanya’dan ayrılmaktı. Olanların yanında Maradona ve kulüp başkanı Josep Lluís Nuñez arasında en başından beri sağlıklı bir iletişim yoktu. Barcelona ile uzun bir kontratı olan Maradona’nın ayrılığı çok olası gözükmüyordu. Barcelona dönemi için, “Kariyerimin en kötü dönemi.” diye bahseden Maradona ise ayrılmayı tamamen kafaya koymuştu. Sezon öncesi takımla antrenmanlara çıkmamıştı. Evinde oturup teklif gelmesini bekliyordu. 

Nihayet Napoli oyuncunun menajeriyle iletişime geçti. İlk etapta vaat edilen maaşı karşılayacaklarını güvence edememişlerdi. Ardından bir teminat bulundu ve Barcelona ile de anlaşıldı. Böylece Maradona’nın Barcelona kariyeri sona erdi.

Aramızda Kalsın

Biraz da yıllar sonra açıklanan gerçeklerle olayların perde arkasına göz atalım. Maradona yıllar sonra yaptığı açıklamada Barcelona’ya transferinde çok da fazla söz sahibi olmadığını şöyle açıklıyordu: “Keşke Arjantin kulüplerinin oyuncuları elde tutabilecek kadar maddi kuvvetleri olsa. Bugün her yetenekli çocuk hemen Avrupa’nın yolunu tutuyor ve sanırım bana da aynısı oldu. Barcelona dolar dolu bir çantayla geldi ve beni götürdü.”

Klan iddialarına cevabense kokaini ilk kez Barcelona’da kullandığını itiraf ederek başlıyordu. Konuşmasının devamında o dönemde arkadaşlarıyla birlikte yaşamaktan mutlu olduğunu, onların yaptığı partiler, eğlenceler ve hatta bazen kavgaların günlük yaşamlarının bir parçası olduğunu söylüyordu. Barcelona başkanıyla aralarının iyi olmama sebeplerinden biri de bu konuda anlaşamamalarıydı.

En çarpıcı itiraf ise Maradona’nın menajeri Cyterszpiler’den gelecekti. Maradona’nın Barcelona’da gözden düşmek için Katalanlara küfrettiğini, Athletic maçındaki kavgayı da yine bu planın bir parçası olarak tasarladıklarını söylüyordu.

Öyle ya da böyle bu hikâye mutlu sona sahip olmadı. Pek çoğu gibi içerisinde mutluluklar, hüzünler, acılar ve hatta ihanetler barındırdı. Kimilerine göre tarihin en büyük kulübü ile en büyük futbolcusunun buluşmasının hikayesi böyleydi.

On Dört Numara’nın Maradona sayısını okumaya Sayı #8: Maradona‘dan devam edebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir