Milan figürleri sayılmaya başlandığında Baresi, Rivera ve birden fazla kez Maldini ismi anılır. Costacurta listedeki büyük isimlerin gölgede bıraktığı efsanelerden birisi.
Efsaneler; futbolun büyülü sahnesinde, zamanın ötesine geçen isimlerdir. Topun peşinden koşarken kendi hikayelerini dokurlar ve milyonların yüreğinde ölümsüzleşirler. Yalnız yetenekleriyle değil aynı zamanda duruşlarıyla da öne çıkan bu futbolcular, sadece bir takımın değil bir dönemin simgesi olurlar.
Alessandro Costacurta, bu hayata kendisini Milan’a adamak için gelenlerden biri. 13 yaşında Milan kapısından giren o küçük çocuğa bu kapıdan tam 29 yıl çıkmayacağını söyleseler acaba neler düşünürdü. Ömrünü adayan derken mübalağa yapmıyordum. Ömrünün yarısı Milan çatısı altında geçti. AC Milan’ın Avrupa’nın tepesine yerleştiği dönemde takımın bayrak isimlerinden biriydi.
Billy
Billy, kariyerindeki bir sezon dışında AC Milan’dan başka bir takımın formasını giymedi. Billy demişken bu lakabın nereden geldiğini de anlatayım. Alessandro henüz altyapı yıllarında futbolun yanı sıra basketbol da oynuyordu. Formasını giydiği Olimpia Milano takımının göğüs sponsoru olan Billy markası ilerleyen zamanda onunla bütünleşti ve herkes ona bu şekilde seslenmeye başladı.
Kariyerindeki o istisna sezona geri dönelim. Billy, 1985 yılında profesyonel bir futbolcu oldu. İlk kez Milan formasını da o sezon giydi. Ancak gelişmeye ihtiyacı vardı ve bu sebeple 1986/87 sezonunda bir yıllığına Monza takımına kiralandı. Bu istisna sezonun ardından yirmi sezon aralıksız sürecek olan Milan kariyeri başladı.
1987/88 sezonunda Arrigo Sacchi yönetimi altında az da olsa forma giymeye başlayan Billy, ertesi sezonda kadrodaki yerini daha da sağlama aldı. Bu sezon üç büyük Hollandalının (Ruud Gullit, Frank Rijkard, Marco van Basten) katkılarıyla Billy, ilk Avrupa Kupası’nı (Şampiyon Kulüpler Kupası) kazanmış oldu. Ertesi sene bu başarılarını tekrarladılar. Billy ise Internazionale deplasmanında attığı golle kariyer açılışını yaptı. Sacchi’nin son sezonu olan 1990/91 sezonunda artık on birdeki yeri değişilmez olmuştu. Kariyerinin geri kalanında tandemdeki partneri Baresi, bu ikiliden bahsedilince akla gelen üçüncü isim Maldini ve Mauro Tassotti’nin oluşturduğu defans dörtlüsü kimilerine göre tarihin en iyi savunma hattıydı.
Sacchi’nin Mirası
Sacchi’nin vedasının ardından takımın başına getirilen Fabio Capello, devraldığı mirası güzel bir şekilde sürdürdü. Hoca değişikliğine rağmen Billy’nin takımdaki yeri değişmemişti. 1991/92 sezonundaki namağlup şampiyonlukla başlayan Capellolu yıllar 4 lig şampiyonluğu, 1 Şampiyonlar Ligi zaferi ve bunların dışındaki 4 kupayla birlikte kapandı.
Capello’nun ardından pek çok isimle çalışan kırmızı siyahlılar istediği hocayı bir türlü bulamadı. Son olarak 2001/02 sezonunun başında Fatih Terim’le de yolların ayrılmasının ardından takımın başına Carlo Ancelotti getirildi. Costacurta’nın eski takım arkadaşı Ancelotti ile tamamlanan sezonun ardından yaşlandığını hissetmeye başlamıştı. Sezonun sonunda sözleşmesi sona eriyordu ve kulüpten yeni bir teklif almamıştı.
Billy, Milano’ya gelen herkese örnek olacak olağanüstü bir atlet. Onu çalışırken izlediğinizde futbolda yeteneğin hala yeterli olmadığını fark ediyorsunuz: Her şeyden önce ihtiyaç duyulan şey bu mental.
Veda?
Costacurta, 36 yaşında emekli olmaya karar verdi. Hayatında yeni bir sayfa açmak istiyordu. Hayali Amerika Birleşik Devletleri’nde ekonomi alanında yüksek lisans yapmaktı. Ancak hayatta her şey istediğimiz doğrultuda olmuyor. Bu söz, genelde hayatın olağan akışının tersinde gelişen olumsuz durumların ardından söylenir. Ancak bu sefer akışa müdahale eden sevindirici bir olay vardı. AC Milan defans bölgesindeki eksikliklerin ardından Costacurta’ya yeni bir sözleşme teklif etti. Billy için Milan’ın bu teklifi ordu tarafından seferberliğe çağrılmak gibiydi. Kabul etmenin dışında farklı bir seçenek bulunmuyordu.
Futbola döndüğü sezonda Ancelotti onu hem sağ bekte hem de alışık olduğu yer olan defansın merkezinde kullanıyordu. Elemeleri deplasman golü avantajıyla geçip Şampiyonlar Ligi’ne kalan AC Milan, o sezon rakiplerine büyüklüğünü yeniden hatırlattı. Şampiyonlar Ligi tarihinin ilk ve tek İtalyan finalinde ezeli rakipleri Juventus’u geçerek kupayı alıyorlardı. Bu, Billy’nin kariyerindeki beşinci Devler Ligi kupasıydı.
2003/04 sezonuna 37 yaşında başlayan Alessandro ve arkadaşları sezon sonunda rekor olan 82 puanla ligin zirvesindeydiler. Bu, Billy’nin yedinci lig şampiyonluğuydu. Günümüzde Scudetto’yu ondan daha fazla kazanan sadece dört oyuncu var.
Dedim ya yalnız yetenekle efsane olunmaz diye, Costacurta; bunun en iyi örneklerindendi. İlerleyen yaşına rağmen azmiyle takım arkadaşlarına örnek oluyordu. Shevchenko onun hakkında şunları söylüyordu: “Billy, Milano’ya gelen herkese örnek olacak olağanüstü bir atlet. Onu çalışırken izlediğinizde futbolda yeteneğin hala yeterli olmadığını fark ediyorsunuz: Her şeyden önce ihtiyaç duyulan şey bu mental.”
Costacurta, AC Milan formasıyla iyi günler de kötü günler de gördü. Hiçbir zaman pes etmedi, mücadeleden vazgeçmedi. 2005’te İstanbul’daki meşhur final belki de onun kariyerindeki en üzücü geceydi. Lakin, takım arkadaşlarıyla birlikte düştükleri yerden kalkmayı bildiler. İki sezon sonra Atina’da yine Liverpool’a karşı oynanan finalde gülen taraf bu sefer onlardı. Aslında Billy, 2006 yazında yeniden emeklilik kararı almıştı fakat bir sezon daha sözleşmesini uzattı. Bu sayede kariyerindeki beşinci Şampiyonlar Ligi zaferini de görmüş oldu.
7 Mayıs 2007’de sezon sonunda emekli olacağını duyurdu. 19 Mayıs’ta on beş yılın ardından gol atmayı başardı. 23 Mayıs’ta ise yukarıda da bahsettiğim gibi bir bakıma intikamı aldı. Sezon sonunda 662 kez giydiği Milan formasına bu kez gerçekten veda etti.
Üçüncü Adam
İtalyanca’da lealtà kelimesi söz vermede samimiyet ve verilen sözü tutma anlamına gelir. Yani bizdeki sadakat kelimesinin karşılığı. Bu kelimeyi İtalyanca olarak anmak istedim çünkü yeşil sahaların en sadık karakterleri hep İtalya’da var olmuştur. Küme düşünce takımını terk etmeyen oyuncular da eşini aldattığını itiraf edip takımını kimseye değişmediğini söyleyenler de sözleşmesi uzatılmayınca iki kez emeklilik kararı alıp ihtiyaç duyulunca futbola geri dönen Costacurta da İtalya’dan çıkmıştır.
Neredeyse tüm kariyeri boyunca birlikte oynadığı arkadaşları Maldini ve Baresi, Billy’e göre daha çok göze çarpan isimlerdi. Milan savunması denince akla önce bu iki isim ardından Costacurta gelirdi. Alessandro Milan için beş numarayla bütünleşmesine rağmen aslında üçüncü adamdı. Bunu hiçbir zaman problem etmedi. Kaderin bir cilvesidir ki ondan daha fazla Rossoneri’yi giyen sadece iki isim var. Bunlar sırasıyla Maldini ve Baresi.
Bıraktığı mesaj basit, açık ve güçlü: kararlılıkla, iradeyle ve ciddiyetle inanılmaz sonuçlara ulaşabilir ve bir hayalinizi gerçekleştirebilirsiniz. Her şey için teşekkürler ve iyi şanslar Profesör Billy.
Futbolculuk kariyerinin bitmesinin ardından Ancelotti’nin teknik ekibine dahil olan Costacurta, o zamanlar hayalini şöyle anlatıyordu: “Hedefim dokuz sene içinde Milan’ın teknik direktörü olmak. Acelem yok çünkü başımızda Ancelotti var.”
Alessandro Costacurta, futbol tarihinin en başarılı savunma oyuncularından biri. Ancak, onun hikayesi, sadece başarılarından ibaret değil. Costacurta, aynı zamanda, sadelik, alçakgönüllülük ve kararlılık gibi değerlerin de bir simgesidir. Yazımı Arrigo Sacchi’nin Billy’nin vedasının ardından La Gazzetta Dello Sport için kaleme aldığı yazısının sonuyla kapatıyorum.
“Bıraktığı mesaj basit, açık ve güçlü: kararlılıkla, iradeyle ve ciddiyetle inanılmaz sonuçlara ulaşabilir ve bir hayalinizi gerçekleştirebilirsiniz. Her şey için teşekkürler ve iyi şanslar Profesör Billy.”
On Dört Numara’nın Milan sayısını okumaya Sayı #7: Milan‘dan devam edebilirsiniz.