Lev Yashin: Demir Eldiven

Efsane olmak için bekleneni aşmak, çizgileri geçmek gerekir. Kalıplara sığmayan ve futbolda devrim yaratan bir hikayenin kahramanıydı Lev Yashin.

Ekim devriminden sonra belli bir süre futbola soru işaretli yaklaşıldı Sovyetlerde. Rekabetin ve bireysel yeteneklerin, birlik olmanın ve kolektif mücadelenin önüne geçtiği düşüncesiyle “burjuva sporu” olarak nitelendirildi. Burjuva eğlencelerine ise Rus devrimcilerin yaklaşımı netti. Sanatın beşiği, balenin ve operanın kalesi Bolşoy Tiyatrosu’nun tam karşısına devrimden sonra dikilen Marx heykeli durumun bariz kanıtıydı. Alt kısmında “Dünyanın Tüm İşçileri Birleşin” yazan bu heykelin, sonsuz Moskova topraklarında tam da Bolşoy’un çıkış kapısına yerleştirilmesinin bir anlamı olmalıydı. Benzer sorunları futbolda da görüyorlardı elbette. Fakat futbol, burjuva eğlencelerinden farklı olarak “işçi sporu” kimliğiyle kendiliğinden heykel gibi yükselmişti toplumun arkasında. Bunun en net göstergesi de varlık mücadelesiyle, fabrika işçiliğiyle, bireysel yeteneklerinin kolektif mücadeleye etkisiyle Sovyet tarihine adını -forma rengi de olan- kömür karasıyla kazımış birisi. Lev Yashin.

Sovyet futbol ekolünün önemli bir parçası müessese kulüpleriydi. “Dinamo” adını taşıyan kulüpler polis ve istihbarata, “CSKA” adını taşıyanlar orduya, “Lokomotif” adını taşıyanlar demiryollarına aitti (Bu isim geleneği Doğu Avrupa ülkelerinde de sirayet etti ve oldukça yaygınlaştı). Bu ismi taşıyan kulüpler arasındaki mücadele sadece yeşil zeminde gerçekleşmiyordu, arkasında kurumlar arasındaki çekişmenin de olduğu bir mücadele alanı vardı. Kurumlara ait çalışma alanları aynı zamanda kendileri için bir yetenek havuzu niteliğindeydi. Yashin’in hikayesi de burada başlayacaktı. Gençlik çağlarını savaş dönemine feda eden, harp ortamının yarattığı yoksullukta 12 yaşında çalışmaya başlayan Yashin ordunun uçak fabrikasında buldu kendini. Yıllarca çalışmış, gittikçe irileşmiş ve 17’sine geldiğinde 1.89’luk bir deve dönüşmüştü. Fabrikayı bırakıp askere gittiğinde en uygun fiziğe sahip asker olarak hava kuvvetlerinin futbol takımının kalesini koruma göre verildi. Hava kuvvetlerinin kalesinde başarılı işler çıkardı. Fakat Yashin ordunun bünyesindeki bir takımda kaleci olmasına rağmen CSKA’nın gözlemcilerinin değil Dinamo’nun gözlemcilerinin radarına takıldı. Dinamo Moskova’nın antrenmanlarına davet edildikten sonra da hayatı tamamen değişti.

Bazen Kötü Olan İyidir

Dinamo Moskova’nın A takımındaki ilk maçında rakip kaleciden talihsiz bir gol yedikten sonra yedek kulübesinin yolu gösterildi Yashin’e. Futbolun henüz gelişim gösterdiği ve profesyonellik kalıbının dar bir çerçeveye sahip olduğu yılların normali ile müessese kulübünün buz hokeyi takımının kalesini koruma görevi verildi. Hentbol da oynadığı 4 yıllık aradan ve bu araya sığdırdığı 2 yıllık Dinamo Moskova buz hokeyi takımı şampiyonluklarından sonra futbol A takımının kalesine geri döndü.

Önce yedek kulübesine gönderilmenin sonra da zorunlu bir şekilde farklı sporlara evrilmenin mental olarak ne kadar yıpratıcı olacağı sorusu geliyor akıllara. Benim aklıma da Jose Mujica’nın sözleri.. 10 metrekarelik alanda 13 yıl boyunca tecritte kalan, yıllar sonra da Emir Kusturica’ya verdiği röportajda “Eğer on küsur yılı derin bir yalnızlık içinde küçük bir alanda geçirmemiş olsaydım bugün olduğum kişi olamazdım. Şimdi sana söyleyeceğim şey dar görüşlü bir yaklaşımla yorumlanmamalı; bazen kötü olan iyidir.” demişti Jose Mujica. Bence Yashin’in kariyerini etkileyen talihsiz gol benzer bir sonuç doğurdu. Futbol kaleciliğine verdiği 4 yıllık arada hentbol ve buz hokeyi oynadı ve farklı dinamiklere sahip kalecilik performansları sergilemek zorunda kaldı. Yashin’in tecriti her zamankinden çok daha küçük kalelere hapsolmaktı. Ama en önemlisi ise farklı oyun alanlarındaki farklı boyutlarda kalelerde kalecilik yapmasının onun oyun görüşünü nasıl değiştirdiğiydi. Bu sporları deneyimlemeseydi belki Yashin efsanesi hiçbir zaman doğmayacaktı. Tarihler 1953 yılını gösterdiğinde kendisine ait olanı, yeşil zemindeki kaleyi yeniden devraldığında genlerindeki devrimci ortaya çıkacak ve futbolu değiştirecekti.

Onu penaltı kurtarırken seyretmek Gagarin’i uzayda görmekten daha heyecan verici.

Yashin Devrimleri

1950li yılların futbolu, kuralları ile günümüze göre çok daha esnek ve oynaması daha kolay bir spordu. Oyunculara verilen görevler çok daha çetrefilsiz. Mevkiini terk etmeyen futbolcu anlayışı hakimdi. Kalecilere ayrılan mevkii ise kale çizgisinden ibaretti. Yeşil zeminde yeteri kadar yalnızlığa terk edilmemişler gibi onlara dayatılan futbol anlayışı da yalnızca hareketsizlikten oluşuyordu. Kalecilere vurulan prangaları tabii ki Lev Yashin kıracaktı.

Kale çizgisini terk eden, 18 içinde toplara müdahale eden, hatta ceza sahasını terk eden bir oyun anlayışı geliştirdi Yashin. Rakip futbolcular neye uğradıklarını şaşırırken takımının savunma gücünü artıran bir potansiyel yarattı. Libero kaleci tanımını ortaya çıkaran ve dünya futboluna kazandıran Yashin devrim niteliğinde bir gelişmeye öncülük etti. Benzer şekilde günümüzde “yumruklama” şeklinde ifade edilen, topu yumruklarıyla ceza sahasının dışına ya da kornere gönderen vuruşu da icat etti. Kalecilerin ceza sahasına gelen her topu tutma gayretinin anlamsızlığını ortaya koyan bir buluştu bu. Ayırt edici diğer özelliği de oyuna hakimiyetinin takım arkadaşlarıyla kurduğu iletişime yansıma biçimiydi. Savunma oyuncularına bağırarak direktifler veren, takımını yönlendiren bir lider profili çiziyordu. Futbol sahalarında savunma oyuncularıyla benzer iletişimi gösteren bir kaleci dahi bulunmazken takımların saha içi liderinin kaleci olabileceği düşünülebilir şey değildi. Sadece rakiplerine değil izleyicilere de bugüne kadar görmedikleri şeyleri izletiyordu Yashin. Verdiği direktiflerle savunma zafiyetini azaltırken libero özelliğiyle de savunmaya artı değer katıyordu. Fakat tüm bunların ötesinde, O, kaleciliğin kitabını baştan yazarken futbolu baştan aşağı değiştiriyordu.

Sinirlerimi yatıştırmak için sigara, kaslarımı güçlendirmek için vodka içiyorum.

Kara Örümcek

Kara Örümcek, Kara Panter, Kara Ahtapot gibi müstear isimleri vardı Yashin’in. Bu isimlerin ona verilmiş olmasının da oldukça haklı sebepleri vardı. 812 maçlık kariyeri boyunca 480 maçta kalesini gole kapatan ve 150 penaltı vuruşunu engelleyen inanılması güç bir kaleci vardı insanların karşısında. Her şeye benzetilmeye açıktı. “Kara” ismi ise formasında geliyordu. Kariyeri boyunca her zaman siyahlar içindeydi.

22 yıl boyunca yani tüm kariyerinde Dinamo Moskova’nın kalesindeydi. 5 kez lig şampiyonu 3 kez Sovyetler Süper Kupası şampiyonluğu yaşadı bu süreçte. Sovyet milli takımının kalesini 1954’te korumaya başladı ve 1956 Olimpiyatlarında Melbourne’de kazandıkları altın madalyada kaleci performansıyla önemli bir pay oldu. 1958-1962-1966 Dünya kupalarında Sovyetlerin kalesini korudu. 1958 ve 1962’deki turnuvalarda çeyrek finalde elenmiş 1966’da yarı finale kadar ilerlemişlerdi. Kariyerinin belki de en önemli anı, Avrupa tarihinde ilk kez düzenlenen 1960 Avrupa Uluslar Kupası’nı kazanmasıydı. Sovyetler bu kupaya bir daha asla ulaşamadılar.  Yashin 1963 yılında Avrupa Yılın Oyuncusu Ödülü’nü kazandı ve hala bunu başarabilen tek kaleci olarak tarihteki yerini aldı.

“Sinirlerimi yatıştırmak için sigara, kaslarımı güçlendirmek için vodka içiyorum.”

Ona başarılarının sırrını soran gazeteciye verdiği cevaptı bu. Vodka ile güçlendirdiği kaslarının vazgeçilmez parçası olan bacaklarından bir tanesini 1989 yılında kaybetti. Sinirlerini yatıştırmak için içtiği sigaranın yol açtığı kanser sebep olmuştu. 2 yoldaşı da ona ömrü boyunca yarenlik etmişti ama her yarenlik dostça değildi. Lev Yashin 1990 yılında hayata gözlerini yumdu. 20. yüzyılın en iyi kadrosu kurulduğunda kaleci mevkiine Lev Yashin’in ismini yazılacaktı. Onun nasıl bir kaleci olduğunu en net gösteren durumdu. Kaleci adayı gençlerin örnek alabilecekleri birisi olması ve gerçek bir efsanesi olması sebebiyle ülkesinin birçok yerine heykelleri dikildi. Rusya’da düzenlenen 2018 Dünya Kupası için hazırlanan posterde de Lev Yashin vardı. Bugünden geçmişe bakanlar olarak kupaları ya da başarıları değil Lev Yashin efsanesinin futbola kattıklarını, 1950’li yıllarda futbolda yarattığı devrimin günümüzü nasıl etkilediğini ve geçerliliğini korduğunu görüyoruz.

On Dört Numara’nın Kaleci saysını okumaya Sayı #6: Kaleci‘den devam edebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir