Bazı ayrılıkların sevdayla alakası yoktur. Bazı ayrılıklar sadece kalp kırmak için yapılır. Barcelona‘dan ayrılarak Real Madrid‘e transfer olan Figo gibi.
Hain, Paralı Asker, Judas…
Bu sözler Luis Figo’nun Real Madrid formasıyla çıktığı ilk Camp Nou deplasmanında kendisi hakkında söylenen en kibar sözlerden bazılarıydı. İşlerin nasıl bu noktaya geldiği ve Portekizli yıldızın Barcelona taraftarının adeta taptığı bir isimden haine nasıl dönüştüğünü anlamak için hikayeyi biraz geriye sarmak gerekiyor.
Rekabetin İki Tarafı
1990’lı yıllar Barcelona’nın İspanya Ligi’nde hakimiyeti ele geçirdiği yıllar olarak anılabilir. Bu 10 yıllık periyotta LaLiga’yı 6 kez kazanan Katalan ekibi, özellikle Johan Cruyff yönetiminde üst üste kazandığı 4 şampiyonlukla rakiplerine ciddi bir üstünlük kurdu. 2 kötü sezonun ardından Bobby Robson yönetiminde Kupa Galipleri Kupası’nı kazanan Barça, 1997/98 sezonuyla birlikte yeni bir çıkış yakaladı. Bu çıkıştaki en büyük pay sahiplerinden biri de takımın önemli hücum silahı Luis Figo’ydu. Louis van Gaal’in değişmezlerinden biri olan Portekizli, saha dışında da taraftarın en sevdiği isimlerin başında geliyordu.
Rekabetin diğer tarafına baktığımızda Real Madrid içinse inişli çıkışlı bir dönem yaşanıyordu. Barcelona’nın damgasını vurduğu 1990’lı yıllarda yalnızca 2 LaLiga şampiyonluğu kazanan Madrid ekibi, buna karşılık 1997/98 ve 1999/00 sezonlarında Şampiyonlar Ligi’ni müzesine götürmeyi başarmıştı. Başka bir kulüp için sadece 3 yılda 2 kez Avrupa futbolunun en büyüğü olmak yeterli olabilirdi. Ancak Real Madrid için başarı kriterleri çoğu zaman farklıydı. Dönemin Real Madrid başkanı Lorenzo Sanz, bu başarılara güvenip seçimlerde tekrar aday olsa da karşısındaki rakip sertti, Florentino Perez.
O dönem çıktığı bir televizyon programında Perez: “İki şekilde kazanılır. Küçük kazanmak ve büyük kazanmak. Real Madrid takımları geçmişte hep küçük kazandı. Ben büyük kazanmak istiyorum. Bu yüzden burası dünyanın en ünlü ve en prestijli takımı. Herkes biliyor ki bu kulüp FIFA tarafından asrın kulübü seçildi. Bunun sebebi eşsiz tarzı ve davranış şekli. Maalesef şu an o imajı kaybettik.” açıklamasını yapmıştı. 2 kez Şampiyonlar Ligi alınmasına rağmen kulübün bir eksiği olduğunu söyleyen Perez’e göre Real Madrid, belli başlı kalibrede oyuncular transfer ederek dünya çapında kaybettiği itibarını geri kazanmalıydı.
Real Madrid Gibi Kazanmak
Bunun için en büyük adımsa Figo’ydu. Barcelona’da çok sevilen ve dönemin en iyi futbolcuları arasında yer alan Portekizli’yi Katalan ekibinin ezeli rakibine gelmeye ikna etmek tahmin edilebileceği gibi oldukça zordu. Netflix’te yer alan Figo transferi belgeseli, bu konuda yıllardır bilinmeyen çok sayıda anıyı bir araya getirmesi bakımından oldukça başarılı bir kaynak. Özellikle hikayenin bütün parçalarının olayları kendi açılarından anlatma şansı bulmasıyla yakın dönemin en bilgilendirici spor belgeselleri arasında yer alıyor. Burada anlatıldığına göre Perez ilk olarak Figo’nun idollerinden olan eski Atletico Madrid futbolcusu Paulo Futre ile görüşmüş ve ondan Figo’nun menajeri Jose Veiga ile konuşmasını ve transferin imkanı olup olmadığını öğrenmesini istemiş. Hikayenin bundan sonrası Futre’nin anlatımına dayanıyor ve Futre’nin anlattığına göre Veiga telefonu Futre’nin yüzüne kapatmış. Buna karşın sanki konuşuyormuş gibi yapıp Perez’e 10 milyon euro komisyon istediklerini söylemiş. Futre’yle Perez’in 6 milyon euro’luk komisyonda anlaşılması üzerine önce Futre ile Veiga arasında ardından da Veiga ile Perez arasında görüşmeler başlamış. Ardından Avrupa Şampiyonası için Hollanda’da olan Portekiz milli takımı kampına giden Veiga, konuyu ilk defa Figo’ya açmış ve tarihin en unutulmaz transfer süreçlerinden biri de başlamış.
Aynı dönemde Barcelona’da da başkanlık seçimi olması, sürecin daha karmaşık olmasına neden oldu. Seçime uzun yıllar başkan yardımcılığı tecrübesiyle giren Joan Gaspart, favori aday konumunda. Belgeselde anlatıldığına göre Veiga, Gaspart ile konuşup Figo için reddedilemeyecek bir teklif aldığını, ancak sözleşmesinde iyileştirme yapılırsa Figo’nun kalmak istediğini söylese de önce seçim nedeniyle, sonra da bunun bir blöf olduğu düşüncesiyle Gaspart, bu teklifleri reddetmiş. Bunda en büyük güven Figo’nun sözleşmesindeki 60 milyon euro’luk serbest kalma maddesi. Herhangi bir kulübün bu parayı teklif etmesi demek, aynı zamanda bir transfer rekoru kırılması demek. Mevcut futbol ortamında hiçbir kulübün bu parayı teklif etmeyeceğini düşünmek mantıklı olabilir. Tabii ki bu Florentino Perez’i tanımayan biri için geçerli.
Real Madrid takımları geçmişte hep küçük kazandı. Ben büyük kazanmak istiyorum.
Ön Sözleşme Krizi
Hikayenin bundan sonrası için detaylar için Netflix’teki belgeseli tekrar tavsiye ediyorum. Figo’nun iki arada bir derede kaldığı, transferinin hem Real Madrid hem de Barcelona başkanlık seçimi süreçlerinde tartışıldığı, Barcelona basını adına Sport, Madrid basını adına Marca’nın sürekli birbirinin zıttı haberler yaptığı oldukça kaotik bir süreç.
Tüm bunların yanı sıra ortaya bir ön sözleşme krizi de gündeme bomba gibi düştü. Birçok İspanyol gazetecinin Figo’nun menajeri ile Florentino Perez arasında yapıldığını iddia ettiği ön sözleşmenin gizemi geçerliliğini koruyor. Anlaşmanın altında imzası olan Veiga da Perez de bu sözleşmenin olduğunu doğruluyor ancak bundan Figo’nun haberi olup olmadığı bugün bile süreçle ilgili en büyük soru işaretlerinden biri. Bu konu sorulduğunda Veiga, bütün süreçten Figo’nun haberi olduğunu, ön sözleşme maddelerini Figo’ya telefonda tek tek okuduğunu iddia ediyor. Portekizli yıldız ise böyle bir sözleşmeden haberi olmadığını, menajerinden sadece gerekli görüşmeleri yapmasını istediğini iddia ediyor. Bu konuda kimin dediğinin doğru olduğunu bilmemiz imkansız. Çünkü böyle bir konuşma olduysa bunu sadece 2 kişi bilebilir ve iki taraf da bu konuda birbirinin zıddı açıklamalarını sürdürüyor. İki tarafın da topu birbirlerine atmalarının yanında ayrıca çok tartışılan bir tazminat maddesi iddiası var. Buna göre transferin gerçekleşmemesi durumunda Real Madrid’e 30 milyon euro ödenmesi gerekiyor. Perez bunun teşvik edici bir madde olarak konulduğunu söylese de menajer Veiga’nın Figo’yu ikna için Sardinya’da Figo’nun tatilini bölmesi, bu maddenin kesinlikle var olduğunu doğrular nitelikte.
Ardından Lizbon’da Viega’nın ofisinde yapılan ve transferin neredeyse bütün taraflarının olduğu görüşmeler başladı. Sabaha kadar süren ikna süreci sonunda transfere ikna olan Figo, kendisini Real Madrid futbolcusu yapacak sözleşmeyi imzaladı ve futbol dünyasının bu en büyük transferi de gerçekleşmiş oldu. Ancak bu hamlenin Figo için sonuçları olacaktı. Bu dönemi Portekizli yıldız şu sözlerle anlatıyor: “Hayatımı Barcelona’da kurmuştum. Her şeyini kaybedecek olan bendim. Benim için her şey kulüp için yaptıklarımın kıymetinin bilinmemesiyle başladı. Değer gördüğüm bir yerde futbol oynamak istiyordum. Beni Real Madrid’e katılmaya ikna eden buydu. Ayrılmamın asıl sebebi bana değer vermeleri ve beni çok istemeleriydi. Nihayetinde kendimi düşündüm. Bencilce miydi? Belki. Daha mı çok kazandım? Evet ama bence Barcelona’da kalsaydım aynısını kazanırdım. Kendinizi düşünmeniz gereken önemli anlar vardır.”
Eski Dost, Yeni Düşman
İnsanlar genellikle duygularını uçlarda yaşarlar. Bir insana duyulan sevgi ne kadar yüksekse, nefrete dönüşmesi durumunda şiddeti de genellikle o kadar yüksek olur. Hele ki taraftarlık gibi rasyonellikten bu kadar uzak bir olguda bu tip hisler çok daha uçlarda yaşanır. Eğer Real Madrid’e giden Figo yerine daha önemsiz bir futbolcu olsa, bu tepkiler hiçbir zaman yaşanmazdı. Ancak takımın her şeyi olarak görülen, taraftarın adeta taptığı bir futbolcunun ezeli rakibe gitmesinde oluşan öfke de oyuncuya duyulan sevgiyle aynı şiddetteydi.
Bu durumda Figo’yu Real Madrid’e bağlayan imzadan yalnızca 3 ay sonra Camp Nou’da oynanan El Clasico’nun ne kadar kaotik olduğunu anlatmaya gerek yok. Öyle ki Real Madridli futbolcular o gece otele polis kontrolünde girdiler. Ertesi günse Figo’yu düşmanca bir kalabalık bekliyordu. Maç boyunca gerek kendisi gerekse aile üyeleri için çeşitli hakaretlere maruz kalan Portekizli, bunun yanı sıra korner kullanmaya her gittiğinde sahaya atılan çeşitli malzemelerle de yüzleşmek zorunda kaldı. Maçtan sonra o günü anlatan Real Madridli Michel Salgado, o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “İkinci veya üçüncü kornerde Figo’ya döndüm ve ‘Boşver dostum kendi başınasın’ dedim. Normalde Luis’e taç çizgisine yaklaşarak kısa korner kullanması şansı verirdim ama bu sefer değil. Tribünlerden füzeler yağıyordu: madeni paralar, bir bıçak, bir cam viski şişesi. Johnnie Walker, sanırım. Veya J&B. Uzak durmak en iyisi. Kısa kornerler? Hayır, teşekkürler.”
Tribünlerden füzeler yağıyordu: madeni paralar, bir bıçak, bir cam viski şişesi. Johnnie Walker, sanırım. Veya J&B. Uzak durmak en iyisi. Kısa kornerler? Hayır, teşekkürler.
Suçlu Kim?
Böyle bir olaydan sonra suçlunun kim olduğu her zaman tartışılır. Figo, Perez veya Gaspart olası adaylar arasında. Aralarında bu kadar büyük ve tarihi bir rekabet olan iki taraf arasındaki bu kadar yüksek profilli bir oyuncunun takım değiştirmesi nedeniyle taraftarın tepkisi normal bulunabilir. Zaten Figo’nun da bir noktaya kadar bunun geleceğini tahmin etmiştir. Ancak işin bu kadar büyümesinde ekstra faktörler de var. Bunun ilk nedeni basının olaylara fazla dahil olması. Barcelona basını adına Sport, Madrid basını adına da Marca, sürekli yaptıkları birbirine zıt haberlerle olayın büyümesine neden olanlar arasında. Buna Figo’nun da kararsızlığı, özellikle de Real Madrid seçimine 1 gün kala Barcelona forması giyerek Sport’a verdiği röportajı da ciddi katkı verdi. Kalacağını açıkladıktan sonra transfer olması, Barcelona taraftarının kandırılmış hissetmesindeki önemli nedenlerden biriydi.
Bu konuda dönemin başkanı Gaspart’ın da payı büyük. Transferin tamamıyla para nedeniyle olduğunu sürekli olarak söyleyen Gaspart da bu olaya sürekli olarak ihanet diyerek olayların büyümesine neden olan isimlerden biri. Ancak o dönemde Figo tarafının zam beklentilerinin sürekli olarak reddedilmesi ve hatta inandırıcı bulunmaması, paranın yanı sıra Figo’nun ayrılık nedenleri arasında görülüyor. Kağıt üstünde bakıldığında Gaspart’ın davranışları mantıksız bulunmayabilir. Sonuçta Figo ile 1 yıl önce sözleşme yenilenmiş ve Portekizli’nin sözleşmesinin bitmesine daha uzun bir süre var. Ayrıca futbol dünyasında hiçbir kulübün bir futbolcuya 60 milyon euro vermeyeceği de düşünülebilir. Ancak futbol 2+2’nin her zaman 4 etmediği bir oyun ve başka bir alanda yöneticilik yapmakla futbol yöneticiliği yapmak arasında çok büyük farklılıklar var. Kağıt üstünde size mantıklı gelen şeyler futbolda her zaman gerçeğe dönüşmüyor. Özellikle de konu yıldız futbolcularsa.
Sonrası
İcadından beri konuşulan en büyük soru… “Para mutluluğu satın alabilir mi?” Buna evet diyen de olur hayır diyen de ancak söz konusu bu transfer olduğunda cevabın evet olduğu çok açık. Figo’nun gelişiyle birlikte başlayan “Los Galacticos” projesi, ardından gelen Zinedine Zidane, Ronaldo Nazario, David Beckham gibi isimlerle büyüdü ve oluşan kadro tarihin en unutulmaz takımları arasına girmeyi başardı.
Figo gibi bir yıldızın rekabetin diğer tarafına gitmesi hem ülke içinde hem de dünya futbolunda gücün bir tarafın lehine dengesizleşmesi anlamına geliyordu. Figo hamlesinin ardından kurulan Los Galacticos başarılar kazanırken Barcelona önündeki 5 yılda tek bir kupa bile kazanamadı. Katalanlar’ın hem İspanya hem de dünya futbolunda tekrar zirveye çıkması içinse Laporta dönemini beklemesi gerekecekti. 2004/05 sezonunda Rijkaard ile yeniden şampiyonluklar kazanan Barça, ardından gelen Pep Guardiola ile dünya futbolunun zirvesine çıkmayı başardı.
On Dört Numara’nın Transfer sayısını okumaya Sayı #5: Transfer‘den devam edebilirsiniz.