Danimarka, elemeleri geçemediği Euro 92‘ye Yugoslavya‘da patlak veren iç savaş nedeniyle dahil oldu. Sonrasında turnuvanın en büyük favorilerini tek tek saf dışı bıraktılar.
Spor müsabakalarını izlediğimizde genellikle turnuvanın sonunda favori birkaç takımdan birinin evine mutlu gittiğini görürüz. Bu nedenle ara sıra yaşanan sürpriz şampiyonluklar her zaman biz izleyicilere ayrı bir tat vermiştir.
2015/16 sezonunda Leicester City’nin Premier Lig’de aldığı şampiyonluk, 2011/12 sezonunda Montpellier’in Ligue 1’i kazanması akla gelen ilk örnekler arasında. Euro 04’te de benzer bir ”underdog” şampiyonluğu kazanan Yunanistan, oyun olarak izleyicileri çok tatmin etmese de bu tip hikayelerin en unutulmazları arasına adını yazmıştı. Euro 92’de yaşananlar ise belki de bunların en büyüklerinden biriydi.
11 Gün Kala Gelen Davet
17 Ocak 1992’de yapılan kura çekiminde turnuvayı şampiyon tamamlayacak Danimarka, katılımcı 8 ülke arasında yer alınmıyordu. Turnuva öncesi düzenlenen eleme turları tamamlandığında grubunu lider bitiren Yugoslavya, şampiyonada yer alacak takım olmuştu. Ancak 1991 yılında Balkanlar’da savaş tırmandı. Başlayan büyük iç savaşın ardından birçok ülke Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etti. Savaş futbolu da etkiledi.
30 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler’in açıkladığı yaptırımların ardından Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, bütün uluslararası spor müsabakalarından menedildi. Bu kararın ardından UEFA’dan yapılan açıklamayla şampiyonaya katılacak takımın Yugoslavya’nın grubunda 2. sırada yer alan Danimarka olacağı duyuruldu. 11 Haziran’da ilk maçına çıkacak Danimarka için hızlandırılmış bir komşu İsveç macerası da bu olayın ardından başlayacaktı.
Manchester United’da oynayan Peter Schmeichel, maçtan önce “Bir şansımız var.” dedi.
Zorlu Grup Etabı
İngiltere, Fransa gibi güçlü ülkeler ve ev sahibi İsveç ile aynı grupta yer alan Danimarka, turnuvadaki ilk maçında Gary Lineker’in kaptanlığını yaptığı İngiltere ile karşı karşıya geldi. Turnuvaya kısa süre önce dahil olan ve kamp süreci olarak diğer takımların gerisinde bulunan Danimarka için en büyük şans, İngiltere’nin eksikleriydi. Paul Parker, Lee Dixon, Gary Stevens ve Rob Jones gibi isimlerin yokluğunda kadrosu zayıflayan İngiltere maçı öncesinde o dönem Manchester United’da oynayan Peter Schmeichel “Bir şansımız var.” dedi. İlk yarıda pozisyonların büyük bir çoğunluğunu yakalayan taraf İngilizler olsa da Schmeichel’ı geçemediler. İkinci yarı oyununu toparlayan Danimarka maça ortak olmasına ve etkili pozisyonlara girmesine rağmen golü bulamadı ve karşılaşma 0-0 beraberlikle sonuçlandı.
İkinci maçta turnuvanın ev sahibi ve bir diğer sürpriz ekibi İsveç ile karşılaşan Danimarka, 59’da Tomas Brolin’in golüne engel olamadı ve sahadan 1-0 mağlubiyetle ayrıldı.
Grup etabının son maçında Fransa ile oynanacak maç yarı finale çıkacak ekibi belirleyecekti. 2 maçta 2 beraberlik alan Fransa’ya aynı anda oynanan İsveç-İngiltere maçının sonucuna bağlı olarak 1 puan bile yetebilirdi. 1 puanla grubun son sırasında yer alan Danimarka’nınsa bu maçı kazanarak turnuvaya kısa süreli bir komşu gezisi yapmaya gelmediğini göstermesi gerekiyordu.
Laurent Blanc, Didier Deschamps, Eric Cantona, Jean-Pierre Papin gibi isimlerle Michel Platini’nin teknik direktörlüğünde sahaya çıkan Fransa, maç öncesi kendisinden emindi. Maçla ilgili 2012’de BBC’ye konuşan Peter Schmeichel, “Fransa tünelde bile bize karşı kibirli davrandı. O sırada Fransa’da oynayan Sivebæk’in yanına gelip ‘Bize karşı çok sert olmayın. Oynamamız gereken bir yarı final var.’ dediler.” açıklamasını yapacaktı. İlk 2 maça ilk 11’de başlayan Kim Vilfort, kızının geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle ülkesine döndü. Vilfort’un eksikliği sebebiyle Henrik Larsen turnuvada ilk kez ilk 11’de kendisine yer buldu. 8. dakikada güzel bir voleyle topu ağlara gönderen Larsen, Danimarka adına turnuvanın ilk golünü atmış oldu.
İlk yarının ortasından itibaren oyundaki baskısını arttıran Fransızlar, Deschamps ve Cantona ile gole yaklaşsa da İngiltere’nin de geçemediği engele takıldılar: Schmeichel. 60. dakikada sahneye çıkan Jean-Pierre Papin, güzel bir vuruşla Schmeichel’ı devirerek skoru eşitledi. Skorun eşitlenmesinin ardından oyuna giren Lars Elstrup, 88’de Povlsen’in ortasında topu ağlara göndermeyi başardı. Danimarka bitime dakikalar kala yeniden öndeydi.
Kalan sürede skoru korumayı başaran De Rød-Hvide Danish Dynamite, büyük bir sürpriz yaparak yarı finale kaldı. Grubun diğer maçında İngiltere’yi yenen İsveç grubu lider tamamladı. İki komşu İskandinav ülkesi bu sonuçlarla gruptan çıkmayı başarırken, Avrupa futbolunun iki dev ülkesi İngiltere ve Fransa grup aşamasında turnuvaya veda etti.
Fransa tünelde bile bize karşı kibirli davrandı. O sırada Fransa’da oynayan Sivebæk’in yanına gelip ‘Bize karşı çok sert olmayın. Oynamamız gereken bir yarı final var.’ dediler.
Bölüm Sonu ve Canavarlar
Yarı finaldeki rakip, otoritelerce favori gösterilen takımlardan Hollanda’ydı. Ronald Koeman, Frank Rijkaard, Dennis Bergkamp, Ruud Gullit, Marco van Basten gibi yıldızlarıyla sadece turun değil turnuvanın favorileri arasında gösterilen Portakallar’a karşı Danimarka’nın kahramanı bir kez daha Henrik Larsen oldu. 5. dakikada Larsen ile öne geçen Danimarka 23’te Bergkamp’ın golüne engel olamadı. 33’te gelen golle bir kez daha öne geçen Danimarka, skoru koruyamadı ve Hollanda için maçı uzatmaya götüren gol 86. dakikada Rijkaard ile geldi. Uzatmaların sessiz geçmesinin ardından gidilen penaltılarda zafer kırmızı beyazlıların oldu. Van Basten’in penaltısını kurtaran Peter Schmeichel sayesinde adını finale yazdıran Danimarka’nın önünde bir kez daha çok zor bir sınav vardı. Son Dünya şampiyonu Almanya…
Finalin ilk dakikalarında Almanya etkili olsa da topu bir türlü kaleye sokamadı. 18. dakikada Danimarka, turnuva sonrası Arsenal’e transferi gerçekleşecek olan John Jensen ile 1-0 öne geçti. Bu golle Jensen, 48. milli maçında 2. golünü atmış oldu. Jürgen Klinsmann ile birkaç kez gole yaklaşan Almanya, Schmeichel’ın koruduğu kaleyi geçmeyi başaramadı. 78’de Kim Vilfort ile farkı 2’ye çıkaran Danimarka, kalan sürede skoru korumayı başardı ve tarihin en unutulmaz şampiyonluklarından birini kazandı. Final maçından sonra BBC ve The Guardian gibi gazeteler maçı “Peri Masalı” başlıklarıyla verdi. Schmeichel ve Laudrup, UEFA tarafından açıklanan turnuvanın 11’ine seçildi.
Bu zafer Danimarka’nın Avrupa Birliği’ne katılmayı reddettiği referandumdan kısa bir süre sonra gelmişti. Dönemin Danimarka Dışişleri Bakanı Uffe Ellemmann-Jensen’in “Onlara katılamıyorsanız, onları yenin.” açıklaması da dikkat çekti.
Jürgen Klinsmann ile gole birkaç kez yaklaşan Almanya, bir kez daha Schmeichel’ın koruduğu kaleyi geçmeyi başaramadı.

Jenerasyonun Devamı
1990 Dünya Kupası’na katılım hakkı elde edemeyen ve 92’de Avrupa şampiyonu ünvanını alan Danimarka, bu yaşanan mucizevi şampiyonluktan sonra 1994 Dünya Kupası’nı da kaçırdı. Tarihindeki tek Avrupa şampiyonluğunu kazanan Danimarka, bir sonraki Avrupa Şampiyonası yarı finali için 29 yıl bekleyecekti. Ancak bu takımın başaracağı bir şey daha vardı. 1995 Konfederasyon Kupası şampiyonluğu. Kral Fahd Kupası olarak düzenlenen ve sonrasında FIFA tarafından Konfederasyon Kupası olacak turnuvayı, finalde Arjantin’i yenerek kazanan Danimarka, A milli takımlar düzeyindeki ilk ve tek kıtalar arası turnuva şampiyonluğunu kazandı.
Şehir Efsaneleri
Gelelim turnuvayla ilgili en büyük şehir efsanesine. Danimarka milli takımı gerçekten de anlatıldığı gibi plajdan gelip mi turnuvayı kazanmıştı? Bu soruya takımın yıldızlarından Peter Schmeichel’ın cevabı hayır. Sky Sports’a konuşan baba Schmeichel, “Hala maç tempomuz vardı ancak futboldan tamamen kopmuştuk. Futbol maçları oynama ve kazanma arzumuzu yeniden kazanmamız gerekiyordu. Fazla zamanımız yoktu ama o şampiyona için işe yaradı.” açıklamasını yapmıştı. Ayrıca savaş yeni başlamamıştı ve Danimarka’nın katılabileceği ihtimali de konuşulan iddialar arasındaydı.
Turnuva Öncesi Yaşanan Krizler
Elemelerde yaşanan kriz nedeniyle milli takımı kısa süre önce bırakmış olan ve elemelerin son 3 maçında forma giymeyen Brian Laudrup, Nisan ayında milli takıma dönüş kararı almıştı. Goal’de yer alan röportajında yıldız futbolcu dönemi şöyle anlatıyor: “Telefon geldi. Ertesi gün Kopenhag’da olmam istendi. Hiç şansımızın olmadığını düşünüyordum. Sahada ilk kez toplandığımızda ortada duran teknik direktör Richard Møller Nielsen, ‘Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. İsveç’e kazanmak için gidiyoruz’ dedi. Hepimiz gülüyorduk. Sanırım o anda imkansızı başarabileceğimiz hayallerini ve bu konudaki düşüncelerini ortaya koydu.“
En “Underdog” Şampiyon
Danimarka’nın 92 Avrupa Şampiyonası’ndaki başarısının en ilginç yanlarından biri de oyuncuların çoğunluğunun turnuva başladığında Danimarka Ligi takımlarında oynamasıydı. 20 kişilik kadrodaki isimlerden dört futbolcu Almanya, biri İngiltere, biri Fransa’da oynuyordu. Takımın 31 yaşındaki kaptanı Lars Olsen de o dönemde Trabzonspor forması giyiyordu.
Final maçına çıkmadan tam 37 gün önce turnuvaya katılma hakkı olmayan Danimarka’nın tarihi şampiyonluğu bu şartlar altında gerçekleşti. Danimarka sadece bu turnuvayı kazanmakla kalmadı, bunu Almanya, Hollanda ve Fransa gibi Avrupa futbolunun dev ülkelerini evine yollayarak başardı ve futbol tarihinin belki de en unutulmaz şampiyonluğunu kazandı. Tarihinde daha önce 1 kez yarı finali olan bu İskandinav ülkesinin başarısı, spor tarihinin en epik “underdog” hikayelerinden biri, belki de en inanılmazı olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
On Dört Numara’nın Underdog sayısını okumaya Sayı #2: Underdog’dan devam edebilirsiniz.