Feyenoord’da futbolu bırakan Cruyff, Amsterdam’a teknik adam olarak döndü.
“Sahada intikamımı aldığımdan, ben de savaş baltamı memnuniyetle gömebilirdim.” Johan Cruyff, 1985 yılında teknik adamlığa başlayacakken Feyenoord yerine Ajax’ı tercih etmesini otobiyografisinde bu sözlerle açıklıyor.
Johan Cruyff futbolculuk kariyerinin sonlarına doğru Amsterdam’a yeniden döndüğünde herkes onun futbolu Ajax’ta bırakacağından emin gibiydi. “Sarı Fare”, 1982/83 sezonunda Ajax’la başarılı bir sezon geçirmişti ve dışarıdan her şey yolunda gibi gözüküyordu. Ancak sözleşmesinin sona ermesine aylar kalmıştı ve kulüple bir türlü orta nokta bulunamıyordu. Yöneticiler, 36 yaşındaki oyuncunun kazandığı parayı çok buluyor ve onun normal bir maaşla yetinmesini istiyordu. Cruyff’un en çok canını yakan ise kulübün, yaşlandığını ve kilo almaya başladığını bahane ederek sözleşme uzatmayı reddetmesi oldu.
Sahada intikamımı aldığımdan, ben de savaş baltamı gömebilirdim.
Sezon sonunda Cruyff sürpriz bir şekilde Feyenoord’a imza attı. Bu durum aslında Cruyff için değil futbolseverler için sürprizdi. Çünkü, sezon ortasında Ajax’la sorunlar yaşamaya başladıktan sonra kayınpederi Feyenoord’la görüşmelere başlamıştı. Hem teklif tatmin ediciydi hem de Cruyff, Ajax’a olan öfkesini ezeli rakip Feyenoord aracılığıyla çıkarmak istiyordu. 1983/84 sezonunda hem ligde hem de kupada mutlu sona ulaştılar. Ayrıca Cruyff bireysel olarak ligde Altın Ayakkabı ödülünü kazanmıştı. Başarılarla dolu geçen sezonun ardından futbola Rotterdam’da veda etti. Hollandalı, 1984 yazında emekli olunca futbolu bir süre uzaktan gözlemlemeyi tercih etti.
1985 yılının başında yarı zamanlı olarak Roda JC’de çalışmaya başladı. Görevi altyapı danışmanlığıydı. Burada hızlıca sivrilmeyi başardı. Sezon sonunda Ajax’ta teknik direktör Aad de Mos’la yollar ayrılmıştı. Koltuk için adı geçen dört aday vardı: Tomislav Ivić, Rinus Israël, Leo van Veen ve Johan Cruyff.
Adaylar tek tek elenmiş, kulüp Cruyff’a teklif yapmaya karar vermişti ancak Cruyff’a ulaşan tek teklif Ajax’tan değildi. Feyenoord da teklifini iletmişti. Evet, Ajax Johan’ın ilk göz ağrısıydı fakat Feyenoord da ona zor zamanında sahip çıkmıştı. Cruyff, tercihini çocukluk aşkından yana kullandı çünkü dediği gibi intikamını zaten sahada almıştı ve yaptıkları teklif ona daha cezbedici gelmişti.
Teknik Direktör Cruyff
1985 Haziran’da görevine resmen başladı. Aslında bu onun Ajax’ta aldığı ilk teknik görev değildi. Daha öncesinde, 1980 yılının sonunda takım pek iyi gitmezken de onun yardımına başvurulmuştu. Teknik danışmanlık adı verilen bu görevde takımın başındaki Leo Beenhakker’e tavsiyelerde bulunabiliyordu. Bu sayede göreve geldiğinde 8. sırada olan takım ligi 2. sırada bitirebilmişti.
Göreve getirildiğinde Cruyff’un çalıştırıcı diploması bulunmuyordu. Bu yüzden o zamanın en üst görevi sayılan baş çalıştırıcı olamıyordu. Bu sorunu aşmak ve takımın başında yer almasını sağlamak için Hollanda tarihinde ilk kez teknik direktör unvanı kullanıldı. Bu unvan, diğer takımların ve federasyonun hoşuna gitmedi. Onlara göre Cruyff, bu görev tanımıyla takımla birlikte antrenmanlara çıkamazdı. Hollandalı çalıştırıcı, çeşitli bahanelerle bu sorunu aşmayı başarıyordu.
Tüm bu sorunların gölgesinde Ajax sezona başladı. Cruyff daha ilk sezonundan farkını ortaya koymuştu. Hollandalı çalıştırıcı KNVB’yi kulübün müzesine götürdü. Ligde 34 maçta 120 gol gibi ütopik bir istatistiğe ulaşan takım, kalesinde ise sadece 35 gol yiyerek “+85″ averajla sezonu sonlandırdı. Bu harika ofansif performanslarına rağmen PSV Eindhoven’ı geçmeyi başaramadılar. Kupadaki başarılarından ötürüyse gelecek sezon Kupa Galipleri Kupası’nda oynamaya hak kazanmışlardı.
Oyunlarının temel ilkelerini “totaalvoetbal”dan ya da bizim deyişimizle “total futbol”dan alıyorlardı. Rinus Michels’in hem Ajax’ta hem Barcelona’da hem de milli takımda Cruyff’la çalışırlarken kullandığı bu oyun felsefesi, Hollandalıyı fazlasıyla etkilemişti. Bu anlayışa göre hem hücum hem de savunma hep birlikte yapılmalıydı. Kaleci hariç diğer mevkilerdeki oyuncular her mevkiyi oynayabilecek yetenekte olmalıydı. Topun ayakta tutulmayıp sürekli paslaşıldığı bir hücum oyunuydu bu.
Cruyff, Eredivisie’deki tüm takımların çift forvetle oynamasından dolayı savunmasını dört değil üç kişiyle kuruyordu. Ayrıca kalecisinden olabildiğince önde pozisyon almasını istiyordu. Böylece savunma hattını daha öne çekebiliyordu. Orta sahada biri “10 numara” olmak üzere dört oyuncu kullanıyordu. Böylece orta sahadan hücuma daha fazla katkı alabiliyordu. Hücumda ise üç oyuncusu vardı. Takımı en iyi on bir oyuncuyla değil, en uyumlu on bir oyuncuyla kuruyordu. Bu hücum futbolunun sonucunda o zamanlar henüz 21 yaşında olan Marco van Basten 39 golle ligde gol kralı olmuştu.
14 Yıl Sonra Gelen Zafer
Ajax, 1986/87 sezonunda KNV’yi bir kez daha kazandı. Ligde ise PSV Eindhoven’ı yine geçememişler, ikinci olmuşlardı. Kulübü ve taraftarı bu sezon asıl mutlu eden olay ise 14 yıl aradan sonra gelen bir Avrupa zaferiydi. Kulüp, en son 1972/73 sezonunda o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası bugünkü adıyla Şampiyonlar Ligi’ni kazanmıştı. Son zaferde 14 numaralı formasıyla sahada olan kaptan Johan Cruyff, bu sefer saha kenarında zaferin baş mimarlarındandı. Eylül ayında Bursa’da Bursaspor’a karşı başlayan yolculuk, mayıs ayında Lokomotive Leipzig’e karşı Atina’da van Basten’in tek golüyle mutlu sona ulaşmıştı. Bu kupanın bir diğer kazanımı da Hollanda Futbol Federasyonu’nun bu başarısından ötürü Johan’a çalıştırıcı diploması vermesi olmuştu.
Cruyff’un başarılarındaki bir diğer sebep de birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarıydı. Genç teknik direktörün ekibi toplamda yedi kişiden oluşuyordu. Bu rakam her ne kadar günümüz için normal ve hatta az gözükse de o günlerde ulaşılamaz gibiydi. Ekipte üç adet antrenör, bir adet kondisyoner, iki adet gözlemci ve son olarak bir adet de kaleci antrenörü bulunuyordu. Johan Cruyff, en ince ayrıntılara dahi oldukça önem veren bir teknik direktördü. Örneğin, nefesin üst düzey sporlarda çok önemli bir unsur olduğunu düşünüyordu. Oyuncularına nefes eğitimi verdirmek için opera sanatçısı Leonard del Ferro’yu tesislerinde birkaç kez misafir etmişlerdi.
Öncelikle, yönetim kurulu Cruyff’un transfer politikasına müdahale etmeye başlamıştı ve Johan bundan hiç hoşnut değildi.
Daima Zirve
Gelen Avrupa zaferinin ardından Cruyff’un üçüncü sezon öncesinde hedefleri büyümüştü ancak kulüp içinde yaşanan gelişmeler hevesini kursağında bırakacaktı. Öncelikle, yönetim kurulu Cruyff’un transfer politikasına müdahale etmeye başlamıştı ve Johan bundan hiç hoşnut değildi. Ardından kulüp, yeni finansal politikalar doğrultusunda oyuncu satışında talep edilecek transfer ücretine üst sınır koydu. Bu karardan ötürü kulüp, pek çok oyuncusunu ederinin çok altında elden çıkardı. Son olarak teknik direktörün talep ettiği oyuncular için alınan geç reaksiyonlardan ötürü oyuncular elden kaçırılmaya başlandı. Giden oyuncuların yerinin dolmaması ve elde kalan oyuncuların da yeteri sorumluluğu almamasından şikayetçi olan Johan, sıkıntılı günler geçirmeye başladı.
Ajax’ın başında çıktığı 117 maçta 2,29 puan ortalaması yakaladı. Söz konusu ortalama, Hollandalının kariyerindeki en yüksek puan ortalaması. Bu 117 maçın 86’sında sahadan mutlu ayrılırken 21 kez mağlup oldu. Kulübe 2,5 sezonda kazandırdığı iki KNVB ve bir Kupa Galipleri Kupası’yla veda etti. Bıraktığı miras ise kazandırdığı kupaların çok ötesindeydi. Bunun somut örneklerinden biri Hollanda’nın 1988 Avrupa Şampiyonası’nı kazanan kadrosuydu. Finaldeki ilk on birden altı oyuncu, en az bir sezon Cruyff’la Ajax’ta çalışmıştı.

Johan Cruyff, Türkçe’ye “Benim Oyunum” olarak çevrilen otobiyografisinde futboldaki tek zaafının her daim zirveyi istemek olduğunu söylüyor. Genç teknik direktör; yönetimle yaşadığı anlaşmazlıklar, kadro içinde çözüm bulamayışı ve hatta takım üzerindeki hakimiyetini yitirmesinin ardından belki de bu takımın daha ileriye gidemeyeceğini düşünmeye başladı. Çünkü onun aklında tek yön vardı: Hep yukarı. Kendi deyimiyle “mümkün olan en iyi” olmak istiyordu ve Ajax’la daha ileri ya da daha yukarı gidemeyeceğinin farkına vardıktan sonra istifasını verdi. Destansı olmaya aday bir oyun, bitmiş gibi görünse de henüz ilk perdesini kapamıştı. İkinci perde için Amsterdam’ın biraz daha beklemesi gerekecekti.
On Dört Numara’nın Cruyff sayısını okumaya Sayı #1: Cruyff‘tan devam edebilirsiniz.