Cruyff’un Kadife Devrimi

2010’lu yılların başında Johan Cruyff Ajax’ta bir devrim gerçekleştirdi. Yıllar sonra Kadife Devrim olarak anılacak bu olay Ajax’ın eski günlerine döndürecekti.

15 Eylül 2010 akşamı Şampiyonlar Ligi G Grubu’nun ilk maçı Santiago Bernabeu’da oynandı. 1990’larda oynansa bir Şampiyonlar Ligi klasiği olarak sunulacak maç 2010 yılında aralarında sıklet farkı bariz bir şekilde belli olan iki takımın karşılaşması olarak görülüyordu. 90 dakikanın sonunda Real Madrid rakibi Ajax’ı zorlanmadan yendi. Futbol severler için bu gayet olağan bir maç sonucuydu. Ajax taraftarları üzgündü belki ama kimse şaşırmamıştı, kimse kızmamıştı, kimse tepki göstermemişti… Bir kişi hariç. 

Ertesi sabah Hollanda’nın en yüksek tirajlı gazetesi De Telegraaf’ta bir köşe yazısı yayımlandı. Yazıda Ajax yönetimi ve teknik direktör Martin Jol ağır bir şekilde eleştiriliyor ve beceriksizlikle suçlanıyordu. ‘’Bu takım artık Ajax değil.’’ cümlesiyle başlayan köşe yazısının sonunda ‘’Oyuncular art arda üç pas vermekten aciz. Kulüp büyük bir trajedi yaşıyor. Finansal durum, alt yapı, scout çalışmaları, transferler ve sahadaki oyun bu trajedinin bir parçası. Real Madrid’e karşı oynanan oyundan utandım.’’ yazıyordu. Yazar herhangi bir gazeteci olsa eleştirilen kişiler yazıyı belki çok da umursamayacaktı. Lakin küpürde yazarın Johan Cruyff olduğu belirtiliyordu.

2000’lerin başında dağılan Barcelona’yı Joan Laporta’yla beraber ‘’onursal başkan’’ titriyle toparlamakla meşgul olan Johan Cruyff, Katalan kulübünün ayağa kalkmasının ardından belli ki dikkatini çocukluk kulübü olan Ajax’a dikmişti. 

Cruyff Real Madrid maçı için yazdığı yazıyla yetinmedi, eleştirilerine devam etti. 2003/04 sezonundan beri şampiyon olamayan, 2002/03 sezonundan beri Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final göremeyen, Wesley Sneijder ve Rafael van der Vaart’tan beri yıldız yetiştiremeyen Ajax’ta bir değişimin gerekli olduğuna inanıyordu. Hayali -tıpkı Bayern Münih’te olduğu gibi- efsaneleri tarafından yönetilen ve bütün kadrosu alt yapıdan çıkmış oyunculardan kurulu, Şampiyonlar Ligi seviyesinde rekabetçi bir takım yaratmaktı.  

Real Madrid’in Ajax’tan daha zengin olması Cruyff için bir bahane değildi. Sarı Fare daha önce bir çuval dolusu paranın gol attığını hiç görmemişti.

Cruyff

Bitmek bilmeyen eleştiriler taraftarı da etkiledi. Soğuk kış günlerinde oynanan maçlarda üşüyen taraftarlar‘’Johan’ı destekliyorsan ayağa kalk.’’ tezahüratlarıyla hem saha içini hem de tribünleri yangın yerine çeviriyorlardı.

Cruyff’un ilk kurbanı Martin Jol oldu. Eleştirilere dayanamayan yönetim Ajax’ın NEC ile 1-1 berabere kaldığı bir iç saha maçının ardından Hollandalı teknik adamı kovma kararı aldı. Martin Jol yıllardır ligin zirvesinden uzak olan Ajax’ı lig ikincisi yapmış ve KNVB’yi kazanmıştı. Takımın ivmesini yukarı yöne çevirmesine rağmen Jol günah keçisi oldu, çünkü Cruyff öyle istemişti.

Jol yerine göreve Frank de Boer’in getirilmesinin ardından Sarı Fare duruldu. Frank de Boer yönetiminde oynanan oyun çok değişmese de Ajax bir şekilde kazanmaya başlamıştı. Pusuda bekleyen Cruyff’un uyanıp kalemine sarılmasını sağlayan olay Ajax’ın Avrupa Ligi’nde Spartak Moskova’ya elenmesi oldu. Bu kez yazılarında teknik direktörü es geçip sadece en tepedekileri topa tutan Cruyff 2011’in Mart ayında yönetim kurulunun karşısına dikildi. Kulübün resmi danışmanlarından biri olan Johan Cruyff toplantıda projelerini anlattıktan sonra yönetime ‘’Ya benim dediklerimi yaparsınız ya da gidersiniz.’’ dedi. Yönetimin Cruyff’a cevabı Louis van Gaal’i futbol organizasyonunun başına getirmek oldu. 

Cruyff ve van Gaal’in uzun süredir birbirlerinden nefret ettiği herkes tarafından bilinen bir gerçekti. Efsanelere göre bu nefretin başlangıç noktası 1990’ların başında Cruyff’un Barcelona’daki evinde düzenlediği bir yeni yıl partisiydi. Aile üyelerinden birinin vefat haberini alan van Gaal kimseye haber vermeden partiden ayrılmış, Cruyff’ta bu davranışı büyük bir saygısızlık olarak görmüştü. Bu hikâyenin ne kadar doğru olduğu bilinmese de bu iki adamın birbirinden nefret ediyor olmasının temel nedeni çok ortak noktalarının olmasıydı. Ajax taraftarı tarafından kutsal görülmek de bu ortak noktalardan biriydi. Yönetimin bu hamlesinin amacı taraftarın Cruyff’a olan desteğini azaltmaktı. 

Bu atama Cruyff tarafından mahkemeye taşındı. Louis van Gaal’in Ajax CEO’luğuna getirilmesini usulsüz bulan mahkeme atamayı iptal etti. Davanın Cruyff lehine sonuçlanmasının ardından Ajax yönetimi yolun sonuna geldiğini fark etti. Bütün kurul topluca istifa etti.

Muzaffer bir komutan olarak yeni yönetimi belirleyen Cruyff, Dennis Bergkamp, Marc Overmars, Frank de Boer, Edgar Davids, Wim Jonk gibi eski oyuncuların ön planda olduğu bir yapı kurdu. Cruyff sonunda 1981’de yaşlı olduğu için sözleşme yenilemeyip Feyenoord’a gitmesine, 1988’de vizyonunu anlamayıp teknik direktörlük koltuğunu bırakmasına neden olan anlayışı yıkmıştı. Ajax’ı artık takım elbiseliler değil, sırtında kırmızı-beyaz formayla sahaya çıkanlar yönetiyordu.

Yeni Dönem

Cruyff tribündeyse ve başını sallıyorsa, vaktinizin dolduğunu anlarsınız.

Dennis Bergkamp

‘’Rinus Michels’in kulübün DNA’sına işlediği oyuna geri dönülecek.’’

‘’A takımın en az yarısını Şampiyonlar Ligi seviyesine hazır alt yapıdan çıkmış oyuncular oluşturacak.’’

‘’Scouting departmanı yeniden yapılandırılacak. Sadece alt yapıda yeterli donanımda oyuncu yoksa transfer yapılacak.’’

Yeni yapılanma Cruyff’un işaret ettiği temel ilkeler etrafında kuruldu. Öncelikle alt yaş takımlarında yeniden çarkların dönmesi hedeflendi. Wim Jonk’un sorumluluğu altında olan De Toekomst akademisinin başına Ruben Jongkind getirildi. Atletizm geçmişi olan Jongkind’ın alt yapının başına geçmesi kafalarda soru işaretleri de oluşturdu. Futbol geçmişi olmayan bir antrenör nasıl bütün alt yapı operasyonunu yönetecekti?

Cruyff yanlış gördüğü şeyleri değiştirmeye gelmişti. Jongkind’ın bakış açısı da eskiyle tamamen farklıydı. Genç takım oyuncuları futbol antrenmanlarının yanında judo, atletizm, Amerikan futbolu, ragbi, triatlon, sırıkla atlama, tenis ve çeşitli sualtı sporlarında da uzman antrenörlerle beraber çalışmalar yapıyorlardı. Oyuncuların futbol dışında başka disiplinlerde de antrenman yapmasını sağlayan program bireysel eksiklikleri gidermeyi amaçlıyordu. Oyuncular bireysel olarak gelişim göstermesi gereken özelliklere uygun ekstra spor eğitimi verilmeye başlandı.

Alt yaş kategorisindeki oyuncuların eğitim hayatını kolaylaştırmak için tesislerin yanına bir okul inşa edildi. 40’tan fazla amatör kulüple anlaşma yapıldı. Bu yapılanma sayesinde Ajax ülkenin her noktasında futbol oynayan çocuklar hakkında detaylı raporlar almaya başladı. 

Frank de Boer, takımdan bir oyuncu ayrıldığında hemen transfer yapamıyordu. İlk olarak alt yaş takımında ayrılan oyuncunun muadili olan oyuncuya şans vermek zorundaydı. Christian Eriksen’in ayrılışının ardından yerini alan Davy Klassen bu prosedürün sonucunda ilk takıma yükseldi. 

Edwin van der Sar, Marc Overmars ve Frank de Boer

”Gelecek’’ anlamına gelen De Toekomst’ta bu gelişmeler yaşanırken Frank de Boer yönetiminde Ajax ligi 4 yıl üst üste kazanmayı başardı. Harcamalar kontrollü yapıldığından 4 yıl boyunca Şampiyonlar Ligi’nden gelen gelir kulübün finansal yapısını bir hayli toparladı. Cruyff kulübü Jonk, de Boer, Overmars ve Bergkamp’ın oluşturduğu ve ilerleyen yıllarda Edwin van der Sar’ın da katıldığı ”kulübün kalbi” olarak adlandırılan gruba emanet etti. Ardından Barcelona’daki evine geri döndü. Ajax’ın resmi danışmanı olan Cruyff bütün gelişmeleri Barcelona’dan takip ediyor ve operasyonu uzaktan yönetiyordu. Geride bıraktığı kadronun birlikte sorunsuz çalışıp çalışamayacağına dair sorulan soruya Cruyff’un cevabı ‘’Daha önce aynı sahada uyum içinde mücadele ettiler.’’ oldu.

Devir Teslim

2015 yılında Cruyff fikir ayrılıkları nedeniyle danışmanlık görevinden ayrıldı. Cruyff’tan geriye kurduğu sistem ve yönetim anlayışı kaldı. ”Kulübün kalbi” olarak adlandırılan grup Cruyff’un ayrılışının ardından çok kanlı bir güç savaşının içine girdi ama herkesin ortak görüşü Cruyff’un kurduğu yapıyı korumak üzerineydi.

Cruyff’un ayrılışının ardından yönetim katında Bergkamp, Overmars ve Edwin van der Sar bir kutup Jonk ve Jongkind diğer kutup olacak şekilde ikiye bölündü. Kavganın sebebi Jongkind’ın futbol kökenli olmamasıydı. Yola beraber çıkan ve çok yakın arkadaş olan Bergkamp ve Jonk birbirleriyle konuşmaz hale geldiler. Süreç Jonk ve Jongkind’ın görevlerinden ayrılmasıyla son buldu.

Yönetimde filler tepişirken çimde Ajax ezilmeye başladı. 4 sezondur devam eden şampiyonluk serisi son buldu. Ajax iki sezon üst üste ligi ikinci bitirdi. de Boer’un oynattığı oyun, Cruyff’un vadettiği şekilde alt yapıdan oyuncu patlayışının olmaması ve ”Daha önce aynı sahada mücadele ettiler.” dediği yönetimin birbirine düşmesi, şampiyonlukların kesilmesiyle birlikte göze batmaya başladı. Cruyff’un devrimi eleştirilerin hedefiydi ve başarısızlıkla suçlandı. Öyle ki Cruyff’un prenslerinden Marco van Basten bile devrim hakkında ağır konuştu. ”Cruyff’un planı bir komedi.”

İkinci bitirilen sezonların faturası de Boer’a kesildi. Teknik direktörlüğe Peter Bosz getirildi. Yeni teknik adamla Bergkamp’ın yıldızı bir türlü barışmadı. Avrupa Ligi finali gören Peter Bosz dönemi Bergkamp’la iyi geçinememesi sebebiyle son buldu. Bosz’un yerine Bergkamp’ın adamı olan Marcel Keizer geldi. Bergkamp’la güç mücadelesi içinde olan Overmars için bu bir fırsattı. Ajax’ın kupadan elenmesi sonucunda hem Keizer hem de Bergkamp, Overmars tarafından kovuldu. Bergkamp’ı göndermesinin üzerinden 4 yıl geçmesinin ardından taht oyunlarında son kaybeden Overmars oldu. Kulüp içinde yaşanan bir taciz skandalının ardından Overmars da Ajax’tan ayrıldı. Bu ayrılığın ardından atan tek ”kalp” van der Sar oldu.

Fillerin tepişmesinin bitmesiyle çimde Ajax yeniden kazanmaya başladı. Keizer’in ardından takımın başına geçen Erik ten Hag yönetiminde istikrar ve başarı tekrardan sağlandı. Lige yeniden ambargo koyuldu. Her geçen sezonda takımın oyunu de Boer döneminin aksine daha da keyif verir bir hal alırken Cruyff’un vadettiği alt yapı oyuncuları da gelmeye başladı.

Erik ten Hag yönetimindeki Ajax zirve noktasını 2018/19 sezonunda gördü. Şampiyonlar Ligi’nde Bayern Münih, Real Madrid, Juventus gibi turnuvanın favorilerine karşı sahadan hem skor hem de oyun olarak galip ayrılan Hollandalılar turnuvaya Tottenham’a karşı oynadıkları yarı final eşleşmesinin son dakikasında yedikleri golle veda ettiler. Bu destansı yolculukta takımın ilk 11’inin yarısı alt yapıdan çıkan oyunculardan oluşuyordu.

Daha önce aynı sahada uyum içinde mücadele ettiler.

Her şey Cruyff’un bir Real Madrid maçında Ajax’ın oynadığı oyunu beğenmemesiyle başladı. 9 yıl ve yaşanan onca Game Of Thrones vari olayın ardından Ajax, Real Madrid’i de eleyerek Şampiyonlar Ligi’nde yarı final gördü. Cruyff yaratıcısı olduğu son eseri göremedi belki ama her şey istediği gibiydi. Ajax yine Ajax gibi oynuyordu.

On Dört Numara’nın Cruyff sayısını okumaya Sayı #1: Cruyfftan devam edebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir